Etiket arşivi: fetullah Gülen

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : Gülen’in ipliği pazara çıkarıldı

Bir zamanlar tüm dünyada saygı duyulan bir isim olarak ön plana çıkan Fethullah Gülen’in imajı 17 Aralık’taki darbe girişiminden sonra sergilediği tutum nedeniyle yerle bir oldu.

Ilımlı İslam’ın liberal yüzü olarak tanımlanan ve bir zamanlar tüm dünyada diyalog yanlısı duruşuyla ön plana çıkarılan Fethullah Gülen’in imajı 17 Aralık operasyonunun ardından uluslararası basında büyük bir darbe yedi. İngiliz The Guardian, Gülen’i Katolik dünyasının aşırı sağcı tartışmalı örgütü Opus Dei’nin "İslami bir versiyonunu" kurmakla suçlarken, muhafazakâr yayınlarıyla bilinen Christian Science Monitor, Gülen hareketi için "Kilise" tabirini kullanıyor. 2008-2010 yılları arasında ABD’nin Türkiye Büyükelçiliği’ni yapan James Jeffrey bir Amerikan gazetesine yaptığı açıklamada, "Gülen, yargı ve emniyetteki gücünü politik amaçlar için kullanıyor. Ortada bir yolsuzluk varsa bile bunu bu şekilde kullanmak yanlış" diyerek hareketin politik bir yapılanma olduğunu söyledi.

İşte dış basındaki Gülen yorumları:

The Economist: Devlet organları içerisine sızmış gölge bir biraderlik grubu.

The Huffington Post: Gülen "Hizmet" adı verilen iş imparatorluğu Türkiye’de ve yurtdışında büyük holdingleri elinde tutuyor. Hareketin okulları, üniversiteleri, medyası ve diğer endüstrilerde iştirakleri var.

Los Angeles Times: Hizmet, doğası gereği gizli. Yaşamak için belirsiz bir yöntemle hareket etmesi gerekiyor.

Foreign Policy: Gülenciler gizli bir topluluk. Hareket 1990’li yıllarda Türkiye’den kaçan 70’li yaşlarda Fethullah Gülen tarafından yönetiliyor.

BBC: Şeffaf bir hareket değil; finansal güçlerinin sınırını kimse bilmiyor, kaç milyon takipçisi var, devletin önemli kademelerinde ne kadar etkileri var, daha fazla güç kazanırlarsa ne yapacaklar bilinmiyor.

Reuters: Gülen’in milyonlarca takipçisi bulunuyor. On yıllar içinde kurduğu ağ ise polis ve yargıda büyük bir etkiye sahip.

New Yorker: Dünya’nın en büyük İslami hareketlerinden biri fakat çok ama çok gizli.

Alman ARD kanalı: Gülen hareketi okullarını yeni destekçiler devşirmek ve kült bir İslami grubun yöneticileri haline getirmek için kullanıyor. Gülen’in düşünceleri temel demokratik düzene aykırı. Amacı din devleti kurmak.

/// YENİ AKİT GAZETESİ FETULLAH CEMAATİ SAVAŞI /// Gülen Türkiye’yi paspas yaptı ! ///

Her fırsatta Türkiye sevdasından dem vuran Fethullah Gülen, BBC’ye röportaj verirken, üzerinde Türkiye haritası bulunan halıyı, BBC muhabirlerinin ayağına paspas yapmış.

Fethullah Gülen’in villasında Türkiye haritasının paspas gibi yere serildiği ortaya çıktı. İngiliz BBC ekibinin Gülen’le yaptığı röportaja ait ve sosyal medyada paylaşım rekoruna koşan fotoğraflarda, yerdeki Türkiye haritası açıkça görülüyor. BBC kanalı muhabir ile fotoğrafçı ve kameramanları yerdeki Türkiye haritasının üzerinde geziyor.

Aynı karede, dolapların üzerinde yüksek bir yerde dünya haritası bulunuyor. Gülen’in Pensilvanya’daki villasında Türkiye haritasının paspas gibi yere serilmiş olması özellikle sosyal medyada büyük tepki topladı.

Fetullah Gülen geçtiğimiz günlerde Amerika’daki villasında İngiliz kanalı BBC’ye konuşmuştu. BBC ekibi röportaj sırasında, Gülen’in hayatını geçirdiği villayı da gezmişti. Ekip, Hocaefendi’nin çalışma ofisini görüntülemişti. Görüntülerle ilgili özellikle de yerdeki Türkiye haritasına ilişkin Cemaat’ten şuana kadar herhangi bir yalanlama gelmedi.

"ERDOĞAN YERDE BIRAKMAMIŞTI"

Gülen’in Pensilvanya’daki villasında bunlar yaşanırken, Başbakan Erdoğan Türk Bayrağı’nı yer bırakmamasıyla takdir topluyor. Erdoğan G20 gibi uluslar arası toplantılarda, fotoğraf çektirmek üzere toplanan liderlerin yerlerini belirtmek için yere konan bayraklar arasında Türk bayrağını kaldırıp cebine koymasıyla biliniyor. Başbakan bu hareketiyle Türk milleti tarafından büyük takdir görüyor.

"MAHSUS YAPILMIŞTIR"

Batı Trakya Türk Toplumu’nun yenen hakları için yıllarca mücadele eden önemli gazetecilerden Süleyman Sefer Cihan konu hakkında Akit’e yaptığı açıklamada, bayrakların ve haritaların Türk toplumu için çok kutsal ve ulvi bir yer teşkil ettiğini söyledi. Gülen’in evindeki Türkiye haritalı halının yere serilmesi ve üstünden geçilmesini hakaret kabul eden Cihan, "Bizim bildiğimiz bu tür kutsal değerler duvara ve yükseğe asılır. Parada bile bizim için önemli değerler olduğu için yere atılmazken bir halıya işlenmiş Türkiye haritasını yere sermeyi saygısızlık olarak görüyorum. Mahsus yapılmış bir şey olarak kabul ediyorum" diye konuştu.

Hassasiyet farkı…

Fethullah Gülen, Türkiye haritasını yere paspas yaparken, Başbakan Erdoğan G-20 zirvesinde liderler ile fotoğrafı çekildiği sırada yere konan bayraklar arasındaki Türk bayrağını itina ile yerden alıp, güzelce katlayarak cebine koymuştu…

(YENİ AKİT)

FETULLAH GÜLEN DOSYASI /// İngiliz gazeteci Tim Franks’ın gözünden “BOP”ÇU FETULLAH GÜLEN ///

HÜZÜNLÜ GURBET

Geçen hafta BBC’de yayımlanan röportajda izlenimlerini yazan İngiliz gazeteci Tim Franks, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yaşadığı mekânla ilgili gözlemlerini dünya kamuoyuna aktardı.

Bu izlenim, yıllar geçmesine rağmen çok da fazla bir şeyin değişmediğini gösteriyordu aslında. İşte, ‘Hüzünlü Gurbet’teki Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hayatından kesitler.

2004’te röportaj için ziyaret ettikten sonra Nuriye Akman, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yaşadığı mekânı şöyle tasvir ediyordu: “Küçük bir kasabada; çam, kestane, ardıç, meşe ağaçlarından oluşan bir koruluğun içinde; çılgın kalabalıklardan uzak, zamanın dışa değil içe bağlı olarak usul usul aktığı, ara sıra ABD’deki Türklerin ziyaretleriyle şenlenen, gündüzleri çatılara telaşlı kuş sürülerinin kanat seslerini bıraktığı, geceleri ışık kirlenmesinden azade gökte ayın ve yıldızların bütün haşmetiyle parladığı, sincabı ve geyiği bol bir belde.”

Odasını da şöyle tarif ediyordu Akman: “Tek kişilik bir yatak, renkli basma parçalarından oluşan mütevazı bir örtü ile örtülmüştü. Bir köşede yürüme bandı vardı. Odadaki eşyalar sembolik değeri olan hediyelerden ibaretti. Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen, bazıları naylon torba içinde, bazıları minik kavanozlarda saklanan toprakların görevi vatan hasretini gidermekti.”

Geçen hafta BBC’deki röportajı yapan İngiliz gazeteci Tim Franks’ın izlenimleri, aslında çok fazla şeyin değişmediğini farklı bir gözle aktarıyor: “Gülen yokken, 12 kişiyle bu özel odaya girdik. Türkiye sahillerinden getirilen kum koleksiyonu, koyu renkli kitaplığı, alçak tek kişilik yatağı ve kahverengi tüylü yastığı ile seccadesi ve büyük boy Kuran’ı dikkat çekiyordu.”

1999 yılında başlayan ‘Hüzünlü Gurbet’te değişen çok fazla bir şey yok gerçekten. Yeni düzenlenen birkaç bina, ‘Sızıntı” dergisi sayfalarındaki fotoğraflardan aşina olduğumuz küçük çevre düzenlemeleri…

Gölün kenarında misafirlerin çocukları için oyun alanları ve oyuncaklar… O kadar. Odasından yine sadece namaz ve yemek vakitlerinde çıkıyor Fethullah Gülen Hocaefendi. Dışarıya ise muhtemelen sadece doktor kontrolleri için… Çünkü şekerden tansiyona birçok rahatsızlıkla yaşıyor uzun zamandır.

FETULLAH GÜLEN DOSYASI /// AHMET AY : DAVUT AS. KISSASI VE FETULLAH GÜLEN’iN HUKUK ANLAYIŞI

Kur’an-ı Mubin her ayetiyle hikmetlerle dolu. Kur’an-ı Kerim ilahi vahy olması münasebetiyle hâşâ “lehv/boş söz”den münezzehtir. Kelam, âlemi yoktan var eden her şeyin maliki Allah’tan geliyorsa mutlaka bir hikmet taşır, velev ki herkes o hikmeti kavramasak da.

Kitab-ı Mubin ayetlerden (belge, mucize, işaret, gösterge) oluşur. İşte bu ayetleri anlama, kavrama, İlahi maksadı bulma insanın yaradılışındaki yeteneklerine, eğitimine, zekâsına, ferasetine, basiretine, fikriyatına, Kur’an’la ilişkisine, bilincine göre farklılık arz eder. Besmeleyi ümmi olan annem ile benim aynı derecede anlamamız beklenemez. Keza, literal/lafzi yaklaşım gösterenle, maksada yönelik (makasıdullah/muradı ilahi) çaba gösterenin de Kur’an’ı aynı şekilde anlaması mümkün olmuyor.

İşte bu makasıdullahı bulmaya örnek ayetlerden bir tanesi;

Kur’an-ı Mubin’de Sad Suresinin 21-24. Ayetlerinde yukarıda bahsettiğimiz türden “Allah bir şey söylüyor, biz onunla ne demek istediğini anlamaya çalışarak” ayet(ler)i maksadına vardırıyoruz. Ve bununla da hakkaniyeti, adaleti ayakta tutmayı öğreniyoruz.

Ayetler:

Davut AS’ın huzuruna gelenler:

“…dediler ki: "Korkma, (biz) iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hükmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yöneltip ilet."

"Bu benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu vardır, benimse bir tek koyunum var. Buna rağmen "onu da benim payıma (koyunlarıma) kat" dedi ve bana, konuşmada üstün geldi."

“Dedi ki: ‘Andolsun, o senin koyununu kendi koyunlarına (katmak) istemekle sana zulmetmiştir… Davud kendisini imtihan ettiğimizi sandı da Rabbinden bağışlanma diledi. Rüku ederek yere kapandı ve gönülden (bize) yöneldi.”

Kısaca özetlersek;

İki ortak Hz. Davut’a gelip aralarındaki sorunu adil bir şekilde çözmesini istiyor. Taraflardan biri şikâyetini: “benim 1 koyunum, ortağımın 99 koyunu var ve benim 1 koyunumu da ‘koyunlarına katmak istiyor’ ortağım” ifadesiyle dile getiriyor.

(Bu ayetlerle ilgili akla ziyan yorum/tefsirler yapılmışsa da yazımız “başkalarının hukukuna riayet”i esas aldığı için tefsirlerdeki çarpıklığa değinmiyoruz.)

Davut AS’a gelen davacıların olayında olduğu gibi bu tür anlaşmazlıklarda hakkaniyeti sağlamanın olmazsa olmaz şartları göz ardı edilmemelidir. Bilhassa itham söz konusuysa bu olmazsa olmaz şartların ihmali haksızlığa sebebiyet verebilir.

Örneğin,

Borç konusunda taraflar borcun miktarı üzerinde anlaşmazlık içinde iseler sadece alacaklıyı dinlerseniz borçluya, borçluyu dinlerseniz alacaklıya haksızlık yapmanız kaçınılmazdır. Keza hırsızlıkla itham edilen şahıs dinlenmez sadece davcıları dinlerseniz yine haksızlık kaçınılmaz olur ve bu da kul hakkına tecavüz olup büyük bir vebaldir.

Dönelim Davut as’ın kıssasına;

Davut as kendisine gelen davacı (müddei) ortağı dinledikten sonra dava edilen (müddei aleyh) ortağı da dinlemeliydi. Oysa Davut AS. 1 koyun sahibi olan müddeiyi dinleyip matematiksel orantı/sızlıktan hareketle “duygusal kararla” 99 koyun sahibi olan ortağı dinlemeden hüküm verdi ve isabetli bir yargılama yapmadığını anlayıp tevbe etti. Çünkü her iki ortağın da beyanını dinledikten sonra haklı-haksız netleşebilirdi. Kim bilir, belki de 1 koyun sahibi yine de haklı çıkacaktı, ama diğer ortak dinlenmeden verilen kararın adil yargılamaya uymadığı anlaşılmıştı.

Bizde ise ülkede zaten yargının çivisi çıkmış, taraflılığına bir de PARALELliği eklenmiş. Ve bu paralel yargının elemanları 17 Aralık süreciyle başbakan Tayyip Erdoğan’a “yolsuzluk iddiaları” ile darbe girişiminde bulunmuştur.

Operasyonun gizliliği ihlal edilerek basına bazı dedikodular yansımış, ithamlar başlamış ve

Henüz operasyonların iddianamesi yokken,

Zanlıların savunmaları alınmamışken,

Konu hâkimlerce mütalaa edilmemişken,

Mahkeme henüz kararını açıklamamışken hocaefendi 17 Aralık operasyonu için “yolsuzluk olduğu muhakkaktır” diyerek İslami hassasiyetini, İslam Hukuk anlayışını, fıkıh ve usulünü BBC muhabirinin ayakkabılarının altına attı odasındaki Türkiye haritasını da attığı gibi.

Zerre kadar Fıkıh, usul-u fıkıh, Kur’an bilgisi olanın sakınması gereken böyle bir konuda “yolsuzluk olduğu muhakkaktır” demesi kabul edilebilir bir şey değildir. Davut AS’ın yukarıda anlattığımız kıssasından hocaefendi habersiz olamaz? Kaldı ki bu kıssadan habersiz de olsa henüz dava açılmamış, zanlıların ifadeleri yok, mahkeme bir karar vermemiş ise “yolsuzluk olduğu muhakkaktır” demek için hak-hukuktan bihaber olmalı. Bundan da bihaber olsa Amerika’da BİLE hukuk böyle işlemiyordur eminim.

Başbakan Erdoğan’a beslenen kinin ne tür haksızlıklara yol açtığını gördükçe bu cemaatin kendisinden ibaret olmadığını daha iyi anlıyorum.

Nerede bu kul hakkı, savunma hakkı, hakkın hakkı..?

Twitter: @ahmetay_

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : Gülen’in bundan sonra atması muhtemel 3 tarihi adım

Cemaat ve Fethullah Gülen hakkında yazdığı yazılarla gündem olan ve çoğu analizinde doğru tespitler yapan Ahmet Taşgetiren yine çok konuşulacak bir tespitte bulundu.

‘Amerika’dan dönmek gibi problemimiz var’ diyen Star Gazetesi köşe yazarlarından Ahmet Taşgetiren, Fethullah Gülen’in bundan sonra atması 3 muhtemel adımı köşesinde yazdı.

Taşgetiren, Tayyip Erdoğan kalıcı ise Amerika ne yapar, gidici ise ne yapar, Amerika Erdoğan’ın gitmesi için bir şey yapar mı, Erdoğan’ın gitmesi için Amerika’nın bir şeyler yapmasından bir şeyler ummak, nasıl bir "Türkiye önceliği" ile bağdaşır? sorusunu da sormayı ihmal etmedi.

Dün de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya’ya gitmeden önce isim vermeden şu açıklamayı yapmıştı:

"Dünyanın değişik bir ucunda durup da Türkiye yönetilmez, çıkar gelirsin ne yapmak istiyorsan yaparsın."

İşte Taşgetiren’in ‘Amerika’dan dönmek’ başlığıyla kaleme aldığı yazısı:

"En son çağrıyı Mehmet Ali Şahin yaptı:

– Dön Hocam, dedi. Sonra ilave etti:

– Yoksa sizi orada zorla mı tutuyorlar?

Bu soru bana o kadar çok soruldu ki:

– Yoksa Hocaefendi’yi orada rehin olarak mı tutuyorlar?

Ben de mukabil sorular sorarak cevap aramaya çalıştım:

– Ne için rehin olarak tutuyor olabilirler?

Ak Parti yokken ya da henüz yeterince iktidar olamamışken "Acaba gelirse kendisine karşı bir hareket yapılır mı?" kaygısı taşınırdı. Sonra kendisi "Gelip de ülkede bir tansiyon yükselmesine sebep olmak istemiyorum" gibi değerlendirmeler yaptı.

Bir ara ben de, Hükümet – Cemaat geriliminin henüz filizlendiği günlerde "Tayyip Bey ile Hocaefendi bir telefonla görüşseler bu işler durulur" gibi gene bana özgü "naif" düşünceler seslendirdim. Şimdi daha iyi anlıyorum sıkıntının derinliğini okumakta ne kadar naif kaldığımı… Ama kaç kişinin "safmışız" dediğine bakınca, olayın derinliğini okumakta zorlananların kendimle sınırlı olmadığını açık seçik görüyorum.

Evet, Amerika’dan dönmek diye bir problemimiz var. Her halükarda var. İster "Hocaefendi dönerse, daha birebir görüşmeler olur, problemin çözüm yolu açılır" gibi bir iyi niyetle bakanlar için var. İster, "Orada olmak her halü karda bir uluslararası hesaba konu olmak anlamına gelir. Bu ise, Hocaefendi’nin durumunu krizin derinleştiği her geçen gün daha problemli hale getirir" düşüncesinde olanlar için var. Türkiye ile ilişkilerini her olayda yeniden değerlendiren Amerika açısından da var.

Şimdi kim, Amerika’nın, tüm diplomatik misyonları dahil, merkezde karar vericiler dahil Türkiye siyasetini böylesine etkileyen bir olayı ve ona müdahil olan aktörleri tahlil etmediğini düşünebilir?

Der Spiegel’in "Paralel yapı"nın Almanya ayağına ilişkin haberi görmezden gelinebilir mi?

Bunu yazıp duruyorum: Siz Türkiye’de devlet içinde bir paralel yapı izlenimi verirseniz, yarın hareketin tüm ülkelerdeki çalışmaları böyle bir izlenimin yükünü taşımaya başlar.

Şayet bu hareketin lideri, Amerika’da yaşıyorsa, Amerika bunu iki kere dikkate alacaktır.

Amerika ki, Ortadoğu’ya ilişkin bir gelecek tasarımı yapmaya çalışıyor, oradaki siyasi – dini aktörleri, etnik yapılanmaları, mezhebi oluşumları okuyor, İslam yorumlarına varıncaya kadar tahliller yapıyor.

Mısır’daki darbe de gündeminde Amerika’nın, Suriye’deki kan banyosu da. İhvan da gündeminde, Hamas da, Raşid Gannuşi de, İran da Türkiye de. Muhakak ki Fethullah Hoca da, Mısır’daki Selefiler de…

Tayyip Erdoğan’ın geleceği de… Mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve ötesi de…

Amerika’nın bütün bunları dikkate aldığını, Hocaefendi’nin gördüğünü düşünmek de kaçınılmaz ki, son zamanlarda Batılı medyaya verdiği demeçlerde olsun, Türkiye’deki Hizmet aktörlerinin diline yansıyan değerlendirmelerde olsun, Batılı normların altının özenle çizildiği görülüyor.

Bundan hangi sonuç çıkıyor?

– Hocaefendi Amerika’da kalmaya kararlı. Bundan sonra hareket Batı ülkelerinde büyümeyi önceleyecek.

– Hocaefendi Amerika’da duracak, orada ve Avrupa’da, Tayyip Erdoğan yönetimine karşı bir baskı alanı oluşturacak, sonra Erdoğan gidecek ve Hizmet hareketi yeniden etkili hale gelecek.

– Ve bunun ardından Hocaefendi de Türkiye’ye gelecek. (Bu gelişi Şah’ın devrilmesinin ardından Humeyni’nin İran’a gelişine benzeten birçok spekülasyonun olduğunu biliyorum, ama onları ciddiye almak gerekir mi bilmiyorum.)

Bu ihtimaller çerçevesinde, Camia için en iyimser olanı nedir, bilmek isterdim. Her ihtimal için kaç zamanlık bir takvim öngörülebilir, bilmek isterdim.

Yaşanan sürecin Hocaefendi’yi Amerika’da yaşamaya mahkum etmek gibi bir sonuç doğurduğu izlenimi yabana atılır gibi değil.

Amerika’nın böyle durumlarda, hangi gelişmeyi nasıl değerlendireceğini tahmin kolay değil. Tayyip Erdoğan kalıcı ise Amerika ne yapar, gidici ise ne yapar, Amerika Erdoğan’ın gitmesi için bir şey yapar mı, Erdoğan’ın gitmesi için Amerika’nın bir şeyler yapmasından bir şeyler ummak, nasıl bir "Türkiye önceliği" ile bağdaşır?

Hocaefendi’nin Amerika’da kalmasının da, memlekete dönmesinin de çok anlamlı hale geldiği bir döneme girilmiş bulunuyor. Ben her şeye rağmen memlekete dönmenin doğru olacağını düşünüyorum. Tabii, Cemaatin yeniden cemaat haline gelebilmesi için…"

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : HOLLANDA NOS 1 kanalı Gülen’in evlerini deşifre etti

Cemaatin Hollanda’da 100 evi bulunduğunu açıklayan NOS 1 kanalı Türkler’in itiraflarını yayımladı. "Cemaat illegal yurtlarda öğrenci yetiştiriyor" denildi.

Hollanda Devlet Televizyonu NOS 1’deki "Een vandaag" isimli haber programı 8 dakikalık Fethullah Gülen dosyası hazırladı. Programda, cemaatin Amsterdam’daki evleri deşifre edildi. Bu evlerde kalan Türk genci Denizhan Murat Üresin’in anlattıkları Hollanda’da günün konusu oldu. Gizli kamera kullanan program, cemaat üyelerinin anlattıklarını ve Gülen’in bu evlerin sorumlularıyla buluşmalarını izleyicilere aktardı. Haberin anonsunda ise "Gülen cemaati Hollanda’da illegal öğrenci yurtları çalıştırıyor. Bütün Hollanda’da bulunan illegal yurtlarda öğrenciler aşırı dini bilgilerle yetiştiriliyor" dendi.

BARIŞ VE DAYAK

Amsterdam Domiscus Koleji öğrencilerinden Üresin, söyleşide "Okuduğum okulda Türk öğretmenler vardı. Beni yakın takibe almışlardı. Öğretmen bir gün ders sırasında tahtaya cemaat ile ilgili bir şeyler yazdı. Bu yöntemlerle öğrencileri kendilerine çekmeye çalışıyorlardı. Bazen dersin ortasında sınıfa cemaat üyelerinden abi ve ablalar gelerek öğrencileri alıp evlere götürüyorlardı. O evlere gittim. İlk gittiğinizde Fethullah Gülen anlatılıyor. Onunla ilgili kitaplar dağıtılıyor. O evde kaldığınızda beş vakit namaz kılmanız mecburi. Kılmadığınız takdirde dayak yiyebiliyorsunuz. Dış dünyaya barıştan bahsediyorlar. Örnek insan modeli çiziyorlar. Ancak içlerine girdiğinizde bunun tersiyle karşılaşıyorsunuz" dedi. Cemaatin Amsterdam’daki öğretmenlerinden Alper Alasağ, Üresin’in anlattıklarını yalanladı.

HOLLANDA’DA 100 YURT

Daha sonra Mehmet Ali isimli bir Türk vatandaşı telefonla Gülen Cemaati’nin Amsterdam’daki abilerinden birini telefonla arayıp 16 yaşındaki oğlunu eve yerleştirmek istediğini söyledi. Bu buluşma gizli kameralar tarafından kaydedildi. Konuşmada Mehmet Ali "Oğlum 16 yaşında. Bu işler nasıl oluyor" diye sordu. Cemaatin ağabeyi, "Oğlunuz biraz küçük. İki gün uygulamalı anlatacağız. Yaşı büyük olanlar Said-i Nursi ve Fethullah Gülen kitapları okuyorlar. Amsterdam’da 50’nin üzerinde öğrencimiz var" cevabı verdi. Daha sonra muhabir, gizli kamera görüntülerini Alasağ’a izlettirdi. "Üresin’in anlattıklarını yalanladınız ama bu görüntülerdeki kişiler sizin üyeleriniz" dedi. Alasağ da "Herkes istediği kişiden bahsedebilir. Konuşmakta özgürler ama bu kişileri tanımıyorum" karşılığını verdi. Program sunucusu da "Gülen hareketi yetkilisi her şeyi inkar etse de Hollanda’daki illegal yurtlarıyla ilgili araştırmamızı yaptık. Amsterdam ve Den Haag’da 21’er tane, Roterdam’da da 23 tane yurt evleri bulunuyor. Bütün Hollanda’da ise yaklaşık 100 yurt var" dedi.

MECLİS’E GELİYOR

Programda Sosyalist Parti (SP) Türk milletvekili Saadet Karabulut’a söz verildi. Karabulut, bu konuyu parlamentoda konuşacaklarını söyledi. Hollanda eğitim müfettişlerinin Gülen’in yurtlarından haberinin olmadığı ortaya çıktı. Hollandalı Türk Kültürü ve Dil Uzmanı Erik Jan, cemaat için "Gülen cemaatini aslında bir tarikat olarak tanımlayabiliriz. İçinde sosyal baskıların uygulandığı bir tarikattır. Bir defa içine girdiğinizde çıkmanız son derece zordur" dedi.

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : M.A Şahin’den Fetullah Gülen’e dön çağrısı

Fetullah Gülen’e çağrı ‘Artık gelin ALLAH aşkına’.AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin,Amerika’da bulunan Fetullah Gülen’e dön çağrısı yaptı.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, partisinin Karabük merkez ve ilçe belediye başkan adaylarının tanıtım toplantısına katıldı. Karabük Merkez Kapalı Spor salonunda yapılan toplantıda konuşan Şahin, 30 Mart 2014 seçimleri öncesi tüm adaylarını açıklayan tek parti olduklarını söyledi.

Dün akşam yapılan ve 6 saat süren Genel Merkez Seçim Üst Kurul toplantısında Genel Başkan ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte olduklarını da anlatan Şahin, “Dün akşam ayrılırken, Karabük’e geleceğimi söyledim. Başbakanımızın sizlere özel selamları var. İnşallah seçim öncesi mitingler planlanırken, Karabük’ü unutmayacaklarını söyledi. Bende Karabüklerin kendilerini çok özlediğini söyledim. En kısa zamanda Şubat sonu ya da Mart başı Başbakanımızı Karabük’te misafir edeceğiz. Morali nasıl diye sorarsanız, Ben uzun yıllardır hatta ortaokul sıralarından beri Başbakanımız ve Genel Başkanımızla birlikteyim. Siyasete onunla birlikte başladım ve siyasete onunla birlikte devam ediyorum. Mutluluğu ve sıkıntıları birlikte paylaştık. Tabii siyaset uzun soluklu bir iş, düz bir yol değil. Zaman zaman engeller çıkabiliyor. Bütün bu engelleri ve badireleri birlikte yaşadık ve birlikte atlattık. Benim özellikle dün akşam gördüğüm Recep Tayyip Erdoğan, son derece moralli bir Genel Başkan ve Başbakandı. Önünü çıkarılmak istenen engelleri geçmişte olduğu gibi bir bir atlayarak millete hizmet yolunda inançla yürüyen bir Başbakandı ve Genel Başkandı” dedi.

“SEÇİM VESİLESİ İLE ULUSLARARARI BİR PROJE UYGULANMAKTA”

30 Mart 2014 seçimlerinin sadece bir yerel seçim olmasının ötesinde anlamlar içerdiğini belirten Mehmet Ali Şahin şunları söyledi:

“Şuanda içinden geçtiğimiz süreçte bu seçim vesilesi ile uluslararası bir proje uygulanmakta. AK Parti’nin 30 Mart seçimlerinde gerileme yaşanması beklentisi içersindeler. Böylece Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken acaba aday olursa Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü nasıl keseriz düşüncesi ile bir takım adımlar atılmaya çalışıyor. Biz bunun farkındayız. 17 ve 25 Aralık operasyonunun gerçek sebebi budur. TV’lere, gazetelere yansıyan, internet sitelerine düşen konuşmaları incelediğinizde bunu apaçık görürsünüz. Türkiye’nin düşmanları ve rakipleri olabilir, her zaman olmuştur. Bizim iyi noktaya gelmemizi kıskanabilirler. Başbakanımız Dünya 5’ten büyüktür sözü bir takım ülkelerde tavır alınmasına karşı yol açtığını düşünüyorum. BM 196 üyeden ibaret. Orada 5 tane üyesi var ki, daimi üyesidir. Bunların 195’i evet dese biri hayır dese onun dediği olur. ABD, Rusya, Fransa ve Çin bunlar güvenlik konseyinin daimi üyesi. Bunların bir tanesi herhangi bir işe karşı çıksa herhangi bir adım atmak mümkün bile değil. Başbakanımız bu yapıyı değiştirelim dedi. BM’ye üye ülkelerin büyük çoğunluğu Müslüman ülkelerden oluşuyor. Neden 5 tane ülke arasında neden Müslüman bir ülke yok, neden Müslüman bir ülke burada temsil edilmiyor diye söyledi. Bu bazılarını rahatsız etti. Bu zamana kadar bu konu hiç gündeme getirilmemiş. O ülkedeki mağfirler AK Parti ile hesaplaşma düşüncesi içersinde olabilir. AK Parti iktidarı gitsin diye bir takım çalışmalar yapabilirler. Bunu yadırgamıyorum. Bu projede kardeş bildiklerimizin yer alması beni üzüyor, yaralıyor.”

“CUMHURİYET DÖNEMİNDEDEKİ İLİM ADAMLARI DEVLET İÇİNDE YAPILANMA YAPMAMIŞLAR”

İlim adamları gönül insanlarının insanlara ibadeti, ahlakı doğru yol gösterenlere büyük saygı gösterdiklerini de anlatan Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Onları dinleriz ve onlardan yararlanmak için gayret etmişizdir. Bizim medeniyetimiz ilim alanında kutup yıldızı olarak gösterebileceğimiz önemli adamları yetiştirmiştir. Bizim medeniyetimizin yetiştirdiği insanlardan biridir İmam-ı Azam, Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli insanların gönüllerine kafalarına hitap etmiş insanlardır. Son zamanlarda Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, Süleyman Hilmi Tuna hazretleri gibi daha sayabileceğim birçok insanlar, hep insanlara dünyaya niçin geldiği şuuru ile yetişsinler yaşasınlar. Dünyaya geldikleri temizlikle ruhlarını teslim etsinler diye hep gayret etmişlerdir. Bunlardan hiçbiri özellikle Cumhuriyet döneminde devlette bir yapılanma içersine girelim ve bir takım kamu görevlilerini kendi amaçlarımız doğrultusunda kullanalım düşüncesi içersinde hiçbir zaman olmamışlar. Siyasi parti içersindeki milletvekilleri ile ilgili, istifa edin diye siyaset içersine girin dememişler. İki gündür internete düşen konuşmaların gönül insanı, insanları doğruya sevk eden ve etmesi gereken insanlar olması gerekirken, siyasete doğrudan ilgilendikleri şekilde bir izlenime yol açtığı için bunları söylüyorum.”

“TÜRKİYE’YE 76 MİLYON KİŞİYE ZARAR VERİCİ NOKTAYA GELMİŞ GELİŞMELERE DUR DİYECEK FERASETİ GÖSTERECEĞİNİZE İNANIYORUM”

Şahin, bir buçuk ay önce Fetullah Gülen’i Türkiye’ye davet ettiğini de hatırlatarak şunları söyledi:

“Kendisini sevdiğimizi ifade etmiştim. Bu konuşmamdan dolayı çok büyük gürültü çıkarıldı. Şimdi bir ay sonra buradan aynı değerlendirmeyi yaparken, doğrusu hizmet hareketinin yakın bir zamana kadar her türlü faaliyeti içersinde yer alan bir kişi olarak işte geçtiğimiz yıl burada yapılan Türkçe Olimpiyatlarında fiilen görev almış biri olarak stadın verilmesi söz konusu değildi. Bizzat bakanla konuşarak tahsisi konusunda yardımcı olarak, sponsor bularak mükemmel bir şekilde organizasyonun tamamlanması konusunda samimi dileklerle yaptım. Çünkü gerçekten hizmet amacıyla bir araya gelmiş insanlar olarak diyorum. Ama şimdi ben ve benim gibi düşünen arkadaşlarımız şunu söylemeliyiz; bu hareket bir siyasi parti değildir, biz siyasi parti olarak görmedik, hizmet hareketi olarak gördük. Niye bu işler içersindesiniz diye gür bir sesle seslerini çıkarıp ortaya koymamalıdır. Bunları söylemek durumunda kaldığım için son derece üzgünüm. Çünkü ben bir buçuk ay önce konuşmamı yaparken, devlet içersinde bir takım işgüzarların bir yerlere yamanmak için bazı işler yapmış olduğunu düşünüyordum. Ama şimdi gelmiş olduğum noktada işin farklı noktaya ulaşmış olduğundan derin üzüntü duyuyorum. Türkiye bunları hak etmiyor. Bu hareketin lideri durumundaki Hoca efendinin bütün bu gelişmeler karşısında bir durum değerlendirmesi yaparak Türkiye’ye zarar verecek noktaya gelmiş olan bu gelişmeler için tedbir almasını gerektiğini düşünüyorum, kendisine saygı duyan biri olarak. Mutlaka olaya vaziyet etmelidir.”

“GELİN LÜTFEN ARTIK TÜRKİYE’YE”

“Tekrar ediyorum 16 yıldır ABD’desiniz. Artık gelin Allah aşkına Türkiye’ye” diyen Şahin, “Sizin vatanınız burası. Kardeşiniz ve yakınlarınız öldü cenazelerine gelemediniz. Gelin lütfen artık Türkiye’ye. Yoksa orada istemediğiniz şekilde bir takım bağlantılar içine mi soktular, bırakmıyorlar mı. Lütfen, Türkiye’ye, 76 milyon kişiye zarar verici noktaya gelmiş gelişmelere dur diyecek feraseti göstereceğinize inanıyorum. AK Parti’ye, Recep Tayyip Erdoğan’a zarar vermeye çalışanlar çalışırken, Türkiye’ye, 76 milyona zarar verdiklerini unutmalılar. Bu ülkede kimin iktidara geleceğini, kimin zamana geldiğinde iktidardan gideceğine millet karar veriri. Sandıkla karar verilir. Türkiye’de demokrasi var. Bir takım yargısal yollarla yargıyı kullanarak Türkiye’de, elimizdeki bilgilere göre konuşurum, Başbakanın kolunu kelepçe vurmadan içimiz rahatlamayacak diyen savcılar gördük. Emniyet içinde bir takım yapılanmalar içinde olanlar kişiler merak etmeyin 25 Aralık’tan sonra bu hükümet gidecek tekrar yerlerinize geleceksiniz diye konuşmalar tespit ettik.

O bakımdan arkadaş Türkiye’nin huzurunu bozmaya, millet iradesinin ortaya koymuş olduğu sonucu sandık dışı yollarla değiştirmeye kimsenin hakkı yoktur. Önce millet olarak siz izin vermeyeceksiniz. O nedenle 30 Mart seçimi sadece belediye seçimi değil derken bunu fark ediyorum. Sandıktan AK Parti çıkmalı. Şuanda Türkiye’ye ekonomik olarak sıkıntı vermeye çalışan insanların bu planları eğer millet sandıkta daha büyük ekseriyetle AK Parti’ye desteğini verdiğinde bütün bunların hepsi son bulacak. Ekonomiyi bozuyorlar, dövizi fırlattılar. Merkez Bankası dengelemek için istemediğimiz halde faiz yükseltti. Bunun Türkiye’ye kaybı var. Çarşı pazara yansıması var. Bütün bunlara son verecek milletimizdir. Bütün bu oyunlar 30 Mart’ta bozulacak. Türkiye’nin geleceği ve istikrarı için destek istiyoruz” dedi.

/// FETULLAH GÜLEN BU SORULARA CEVAP VEREBİLECEK Mİ ?? /// ERGENEKON SANIĞINDAN FETULLAHA AÇIK SORULAR ///

Hangi Ergenekon sanığı Fethullah Gülen’e mektup yazdı

Ergenekon davası tutuklu sanığı Avukat Gazi Serdar Öztürk, Fethullah Gülen’e "Müstafi Vaiz Fethullah Bey’e açık mektup" başlığıyla bir mektup kaleme aldı. Öztürk, Gülen’e Sivil Havacılık eski Genel Müdürü Ali Arıduru ile alakalı sorular sual etti.

Öztürk’ün Gülen’e yazdığı o mektubu aynen yayınlıyoruz:

MÜSTAFİ VAİZ FETULLAH BEY’E AÇIK MEKTUP!

Konuşmalarınızda dert yanarak; hırsızın bırakıldığı, hırsızın peşinde olanın kovalandığını duygusal bir eda ile dile getirmenizi gülümseyerek izliyorum! Şayet müslümanım ve müminim diyorsanız şu sorulara doğrulukla yanıt vermenizi arzu ediyorum.

1. Çevresine kendisini, “bende hizmete katıldım” diye tanıtan Ali ARIDURU adlı şahıs, hizmet erbabı ya da cemaat mensubu mudur?

2. Bu şahıs, Sivil Havacılık Genel Müdürü olduğu zamanda, himmet adı altında cemaatinize ne kadar para göndermiş veya göndertmiştir?

3. Bu şahsın Sivil Havacılık Genel Müdürü olduğu zamanda, havacılık şirketleri tarafından cemaatinize ne kadar para yardımı yapılmıştır?

4. Cemaatinize para yardımı yapmayı reddeden havacılık şirketlerine Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından müfettişler gönderilip, ağır cezalar kesilmiş midir?

5. Tarhan Towers Havayolu şirketinin sahibi Ali TARHAN adlı kişi televizyon ve gazetelere , “Sivil Havacılık Genel Müdürü Ali ARIDURU isimli şahıs uçakta benden 800 bin Dolar rüşvet talep etti” diye suç ihbarı niteliğinde beyanatlar yaptığında, hizmet olarak ne gibi hizmetlere giriştiğinizi düşündünüz mü?

6. Işık evlerinde kalan bazı çocuklara, cemaatinizin ilçe sorumlusu tarafından tecavüz edildiği ortaya çıktığında, hizmet olarak ne yaptınız ve neye hizmet ettiniz?

Bu soruları şahsınıza doğrudan Türk Milleti adına soruyorum ve yüreğiniz varsa ve müslümansanız ve müminseniz cevaplandırmanızı arzu ediyorum.

Avukat Serdar ÖZTÜRK

Sincan 1 Nolu F Tipi C.İ.K.

PARALEL DEVLET DOSYASI /// FETULLAHÇI İŞ ADAMINDAN GÖZDAĞI /// “Gülen’den icazet almazsanız ma lınızı satmam”

ETİ’yi kuran ve büyük bir marka haline getiren Firuz Kanatlı, Gülen Cemaatinin "ticaret ilişkisi"nin nasıl yürüdüğünü anlattı.

ETİ’yi kuran ve büyük bir marka haline getiren Firuz Kanatlı, çocuklarına devrettiği şirketin yönetimine karışmamayı tercih ediyor. Kanatlı, şimdilerde arkadaşlarına namaz kılmayı öğretecek bir kitapçık hazırlıyor.

Yeni Şafak’tan Emeti Saruhan’a konuşan Firuz Kanatlı, başından geçen bir olayı ilk defa paylaştı:

"İstanbul’da Kadıköy tarafında büyük bir distribütör var, o bölgeyi ona verdik. Fakat baktık ki pek iyi de satamıyor. ‘Sizden daha iyisini bekliyoruz’ diyoruz ona. Bir gün geldi, ‘Fethullah Gülen Hoca’dan icazet alamazsanız ben sizin malınızı satamayacağım. Kusura bakmayın’ dedi."

Hikayenin geri kalan kısmını Firuz Bey’den dinleyelim mi?

Fethullah Gülen’den icazet?

Evet. 1996 yılı Ramazan’ı. Biz İstanbul’da iyi satmaya başlamıştık. ‘İcazet nasıl alınıyor’ dedim. ‘Çırağan Sarayı’nda iftar veriyor. Oraya gidin hocayla tanışın, anlaşın. Hoca bize icazet verecek, biz de toptancılara icazet vereceğiz. Öyle bisküvinizi satabiliriz. Bunu hemen yapın’ dedi. Bana tuhaf geldi ama bir gidelim bakalım dedim. Gittik. Yanıma da çok iyi tanıdığım bir kuyumcu dostum geldi oturdu. Hasbihal ettik. Hoca o akşam hastaymış gelemedi. Fakat onun İstanbul’daki temsilcisi gibi, İhsan Kalkavan Bey konuştu. Konferans verdi. Barış Manço da gelmişti. O da Rusya’da okulları gezmiş. Çok hürmet ederek konuştu. Biz de dinledik. Yemekten sonra konuşmalar devam ederken önümüze birer kağıt kondu.

Nasıl kağıtlar?

Açtık, liste var. Projeleri sıralamışlar. Bir yerde cami, bir yerde bir okul… 500 bin liraya kadar gidiyor. İstenen şu; listeden bir tanesine angaje oluyorsun. ‘Ben 50 bin liralık istiyorum, ben 100 bin liralık istiyorum’ diye seçip, orada taahhüdünü imzalıyorsun. Yanımdaki arkadaşla biz ‘Kusura bakmayın. Biz bir düşünelim’ deyip kalktık. İcazet isteyen bizim için hiç de sempatik bir adam olmadı. Ben dürüst bir şekilde ticaretimi yapıyorum. Hiç siyasete girmiyorum. Sen bana icazet vereceksin de malımı satacağım. Şimdi bilmiyorum bu hala var mı?

O engeli nasıl aştınız?

Aşamadık ki. Başka birini bulup onunla anlaştık. Çünkü adam talimat almış. Eti o zaman İstanbul’da iyi satıyordu. Eti’nin satışına mani olursak bize taahhütte bulunur hesabını yaptılar ve icazet vereceğiz yoksa satamazsınız dedirttiler bize. Biz de başkasına verdik dağıtımı. Çok şükür Allah’a yine satışımızı yaptık.

Yeni Şafak

FETULLAH GÜLEN DOSYASI : Gülen’in o sözüne kafayı taktı

Fethullah Gülen’in BBC söyleşisinde, 17 Aralık operasyonundaki ‘yolsuzluk’ iddialarıyla ilgili peşin hüküm vermesi tartışma konusu oldu.

Dava başlamadan böylesine emin konuşan Gülen, Star gazetesi yazarı Hakan Albayrak’ın şimşeklerini üzerine çekti. "Fethullah Gülen’in tedbirsiz ithamı" başlıklı köşesinde bu konuyu ele alan yazar, yargısız infaz yapmakla eleştirdiği Gülen için böyle yazdı:

GÜLEN BUNDAN BÖYLE CEMAATE YÖNELİK SUÇLAMADA YARGI KARARI FİLAN SORAMAZ

"Hoca böyle peşin hüküm verirse, polis ve yargıdaki cemaat kadroları neler yapmaz?

Yargısız infaza cevaz vermek değilse nedir bu?

MUHAKKAK olanın ne olduğunu ben söyleyeyim:

Fethullah Gülen, "Firavun" ve "Karun" olarak gördüğü "büyük patron"a savaş açtı ve bütün cemaatini cepheye sürdü.

Cemaat evlerinde ders adı altında yazılan "Erdoğan ve çevresi İran tarafından muta yoluyla esir alındı" gibi korkunç iftira destanlarının, hiç yapılmamış olan bir ihaleye fesat karıştırıldığı iddiasının, Suriyeli devrimcilere yardım için çırpınan Milli İstihbarat Teşkilatı’na düzenlenen sabotajların vs, vs, vs, ancak savaş histerisiyle izah edilebileceği MUHAKKAK.

Cemaatine mensup olmayan bürokratların görevden alınmasını dert ettiğine hiç şahit olmadığımız Fethullah Gülen, 17 Aralık sürecindeki görevden almalara isyan etmekle, görevden alınan kadroları sahiplenip "Onlar bizim arkadaşlarımız" demiş oluyor; bu da MUHAKKAK.

Cemaate ait bir bankanın denetlenmesi konusunda "BDDK’daki ilgili daire başkanı ve yardımcısı bizim arkadaşlarımız" diyenler (ve bu suretle paralel devlet yapılanması içinde olduklarını itiraf edenler), deşifre olan o iki "arkadaş"larının görevden alınması gibi mevzularda "cadı avı" edebiyatı yaptıklarında MUHAKKAK ki saçmalamış oluyorlar.

Son söz: O "muhakkak"lı cümleyi kuran Fethullah Gülen, bundan böyle, kendisine ve cemaatine yönelik hiçbir suçlamada yargı kararı filan soramaz!

YÜKSEK STRATEJİ TÜRKİYE

strateji, istihbarat, güvenlik, politika, jeo-politik, mizah, terör, araştırma, teknoloji